ANKİLOZAN SPONDİLİT

   Zaman,zaman sırt ve belinizde ağrılar hissediyor ve özellikle sabah kalkınca vücudunuzdaki tutukluk sebebiyle hareketlerinizi kolaylıkla yapamıyorsanız, topuğunuzda yere bastığınızda veya basmadan ağrılar hissediyorsanız mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

   HASTALIĞIN ADI,

   Günümüzde ( ankylosing spondylitis ) ankilozan spondilit en çok tercih edilen isim. Spondilit omurganın enflamasyonu ( Yangı-iltihap ),ankilozan ise omurganın sertleşmesi anlamına geliyor. Kısaca A.S diyebiliriz ve tüm dünyada tıp camiasında,ne demek istediğiniz kolayca anlaşılabilir.

 

HASTALIĞIN DOĞASI

 

As’nin en önemli iki özelliği vardır;

1-Omurgadaki enflamasyon (İltihap) ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan hareket kısıtlamasıyla birlikte oluşan omurga sertleşmesi ve daha sonra eklemlerin kemikleşmesinin sonucu olarak ortaya çıkan tam hareketsizlik halidir.

   Hastalık öncelikle sakro-iliak eklemden başlar. Bu eklem sakrum ve iki adet ilium(Leğen kemiği ) kemiğinden oluşmuştur. Sakrum omurganın devamıdır ve tam ucunda kuyruk sokumu vardır. İlium ise kalçanın üst bölümüdür. Genellikle hastalık belirtileri ortaya çıkmadan öce röntgen tetkiki sonucu hastalık teşhis edilir ve diğer tahlillerle kesin tanıya gidilir.(Resim:1-2 )

   Hastalık ilerleyici bir seyir gösterdiğinde,omurgalar arasındaki disklerin sertleşmesi ile doğal elastikiyet ortadan kalkar. Bundan başka omurganın arkasındaki küçük eklemler de kemikleşerek hareket kabiliyetlerini giderek yitirirler. Ayrıca,omurganın hareketi esnasında omurları koruyan ve yukarıdan aşağıya inen  (longitudinal ) bağlar da elastikiyetlerini kaybederek sertleşirler. Özellikle hepimizin kolaylıkla dokunduğumuzda hissedebileceğimiz omurganın dikensi çıkıntıları, arasındaki bağlar da elastikiyetlerini kaybederek sertleşirler. Kaburgaların göğüs omurlarına yapıştığı ( Eklem yaptığı ) yerler de hastalığın doğal seyri içinde sertleşerek hareket yeteneklerini büyük ölçüde yitirirler. Hastalık ilerledikçe başa kadar omurganın sertleştiğini ve tamamen hareket kabiliyetini yitirdiğini görürüz. Bu oluşuma bambu vertebra adını veriyoruz. Hastalığın ileri safhalarında sakroiliak eklem tamamen kapanır ve orijinal eklem bölgesi silik bir çizgi halinde röntgende görülür. ( Resim ..)

   Hastalık omurganın dışında kol ve bacaktaki büyük eklemlerde ( Omuz ve Kalça ) nadiren ortaya çıkar ve bunlar da zaman içinde hareket yeteneklerini yitirirler.

   A.S’de eklem dışında bazı bağların kemiğe yapıştıkları yerlerde romatizmal yangı gelişir. Sıklıkla Aşil tendonunun topuğa yapıştığı yerde şiddetli ağrılar oluşur. Topuk ağrısı hastalığın en önemli göstergeleri arasında yer alır.

   Hastalık kas-iskelet sistemi dışında diğer bazı organlarda da bozukluklara yol açar. Özellikle gözde oluşan en önemli bozukluk iritistir. Tedavi edilmediği taktirde ciddi görme kusurlarına sebep olabilir.

   Kalbin bazı bölümlerinde ve kalpten çıkan büyük damarlarda romatizmal yangı oluşur. Bu değişimler de ciddi hastalık tablolarının ortaya çıkmasına yol açar.

   Temel itibariyle A.S’yi yangılı (Enflamatuar ) romatizmal hastalıklar içinde kabul ediyoruz. Bununla birlikte örneğin Romatoit artrit ile aralarında çok belirgin farklılıklar vardır. Hem kan analizleri hem de eklem tutulumlarındaki özellikler büyük farklılıklar gösterir.

 

  

 

 

 

                 HASTALIĞIN SEBEPLERİ

   A.S’nin nedeni tam olarak bilinmiyor. Buna karşın hastalığın sebepleriyle ilişkili olan etkenlere kısaca göz atmakta yarar görüyorum.

   Mikrobik etkenler;

A.S’li hastalarda prostat enfeksiyonlarının (İltihap ) sık görüldüğünü biliyoruz. Chron hastalığı ve Kolitis ülseroza hastalığı gibi bağırsak hastalığı olan kişilerde sakroiliak eklem iltihapların çok sık görülmesi,enfeksiyonlarla ilişkisini güçlendiriyor.

   Genetik özellikler,

A.S’li hastalarda genetik bir yatkınlık olduğu biliniyor. A.S’li hastaların akrabalarında hastalığın görülme sıklığı,hastalıklı olmayan insanlara göre 30 kat daha yüksektir.

   Laboratuar tetkiki olarak en belirgin olanı,HLA-B27 antijeninin pozitif olmasıdır. Ankilozan Spondilitli hastalarda HLA-B27 % 90 oarnında,yakın akrabalarında ise % 50 oranında pozitiftir. A.S, Zencilerde seyrek olarak görülür. Bununla paralel olarak HLA-B27 testi zencilerde nadiren pozitif olarak bulunur.

   Çevresel faktörler;

Çevresel faktörlerin hastalık üzerindeki etkisi tam olarak bilinmemekle birlikte,rutubetli ortamların,yoğun stress’in hastalığı tetikleyebileceğini gösteren bulgular vardır. Özellikle Akupunktur’un mantığıyla baktığımızda, insanın yaşadığı çevrenin olumlu ve olumsuz etkileriyle çok sıkı bir bağ içinde olduğunu görürüz. Kuru veya rutubetli havanın hepimize farklı ölçülerde etki yaptığını çok iyi biliyoruz. Günümüzde,meteorolojik şartların romatizmal ağrılarla olan ilişkisi bilimsel olarak da ispatlanmış bir gerçektir.

 

HASTALIĞIN GELİŞİMİ ( SEYRİ )

 

   Hastalığın ilerlemesi ve buna bağlı şekil ve hareket bozukluklarının mutlaka önlenilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır…..

 

   Şimdi size tarif etmeye çalışacağım tablo,bazılarınıza hiç yabancı gelmeyecek. Orta yaşlı bir komşunuz var ve geriye eğilmeyi yapamıyor ,seslendiğinizde topukları üzerinde tüm vücuduyla dönerek size bakmaya çalışıyor. Başını zorlukla kaldırarak öne bakmaya çalışıyor,dizler öne bükük ve küçük adımlarla zorlukla yürüyor,çünkü kalçasının hareketleri neredeyse tamamen kısıtlanmış. Eğer bu kişiyi giyinmemiş olarak görme şansınız olsaydı,( Resim:   ) omurgasındaki kamburluk sebebiyle göğsünün geriye doğru çöktüğünü,göğüs solunumu yapamadığını ve her soluk alıp verdiğinde, karnının bir top gibi öne doğru kabardığını görürdünüz. Biz buna karın solunumu diyoruz. Hastalık sebebiyle omurlara yapışan kaburga kemiklerinin eklem bölgelerinin kemikleşmesi sonucu, göğüs kafesinin elastikiyeti ortadan kalkar ve hasta göğüs solunumunu yapamaz. Göğüs kafesinin elastikiyetinin ortadan kalkması sonucu oluşan bu durum sebebiyle, hastanın akciğer kapasitesi de bir hayli azalır ve solunum sistemi ile ilgili hastalıkların görülme sıklığı da artar. Hastanın, kalçadan başına kadar tüm omurgası ve bununla ilişkili kemik yapıları tamamen sertleşerek elastikiyetini kaybeder. Komşunuz yatarken sırtını kalın yastıklarla destekler ve neredeyse yarı oturur tarzda uyur. Böyle yapmasının sebebi, nefes yolunu açık tutarak rahatlamak içindir. Kendisine ağrısı olup olmadığını sorduğunuzda,eskiden ağrısının çok olduğunu, ama şimdi tüm şikayetinin katılık sebebiyle hareketlerinin kısıtlanması ve sırtındaki kamburluk olduğunu veya bazen şiddetli ağrılarının olduğunu özetle yaşamının son derece konforsuz olduğunu söyleyecektir. Ağrı yakınmaları ilaç tedavileri ve akupunkturla kolaylıkla geçer. Komşunuz size vücudundaki katılığın kötü, fakat kamburluk ve diğer bölgelerdeki şekil bozukluklarının korkunç olduğunu söyleyecektir.

   Günümüzde yapılan tedaviler sonucunda, yukarıda tanımladığımız ağır tablo büyük ölçüde önlenebiliyor. Bunun için hastanın hekimiyle sürekli ilişki içinde olması, verilen tedavileri ve egzersizleri eksiksiz ve zamanında yapması gerekiyor. Hastalık ilerlemeden yapılan tedaviler sonucunda hasta rahat bir yaşam sürer ve mesleğine devam eder. Yaşamın belirli dönemlerinde özellikle genç yaşlarda vücuttaki şekil bozukluklarından çok olumsuz etkilenen hastalar,ileri yaşlarda hareket kabiliyetlerinin ve vücutlarındaki genel sertliğin olmamasının çok daha önemli olduğunu fark ederler.

   Bundan dolayı hastalığın ne olduğunu ve nasıl seyrederek hangi sonuçlara yol açtığını çok iyi bilmeliyiz. İnsanın kendi hastalığı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olması tedavi şansını arttırır ve olabilecek kötü sonuçları büyük ölçüde önler.

 

HASTALIĞIN BAŞLANGICI VE SEYRİ

 

 

 

   15-40 yaşları arasında başlar.Erkeklerde kadınlara göre 9 kat daha fazla görülür. En çok 3. dekadda yani 30’lu yaşlarda başladığını görüyoruz. Bel ağrısı,siyatik ağrılarına benzeyen bacak ağrıları,gözde iritis,nadir olarak diz ağrıları ile ilk belirtilerini verir. Bazen bu bulgular ciddi bir idrar yolu hastalıklarından veya bağırsak hastalıklarından sonra da ortaya çıkabilir. Şikayetler başladığı gibi aniden yok olabilir. Bundan dolayı bir çok hasta belirtileri zararsız romatizmal bir hastalık veya disklerde bir problem  olarak algılayabilir. Belirtiler bir müddet sonra yeniden ortaya çıkar. Belirtilerin bir müddet sonra sabit bir hal alması, bir çok hastayı arayışa ve doktora gitmeye sevk eder.

   Hastalığın başlangıçta en önemli belirtisi olan ağrı,genellikle bel,daha az olmak üzere göğüs,kalça ve omuzlarda hissedilir. Hasta halsiz ve güçsüzdür,kendini devamlı yorgun hisseder. Bazen topuklarda ağrı olur ve bu sebeple doktora başvuran bir çok hastada A.S’nin varlığı tespit edilir.

   Hastalığın başlangıçtaki teşhisinde,bel hareketlerinde ve göğsün elastikiyetindeki azalma çok önemli rol oynar. Röntgen ve laboratuar tetkikleri ile tanının kesinleşmesi sağlanır. Hastalık ne kadar erken teşhis edilirse o kadar iyi olur. Erken safhada alınacak önlemlerle hem hastalığın kontrol altına alınması, hem de ileride yapabileceği ağır deformite (Şekil bozuklukları) ve sakatlıkların önlenilmesi açısından çok önemlidir.

   Bazı insanlar 50-60’lı yaşlara kadar hastalıklarının farkında olmadan ve işlerinde hiçbir aksamaya yol açmadan yaşamlarını sürdürebilirler. Bu gibi kimselerde hastalık tesadüfen teşhis edilebilir.

   Hastalığın ilerlemesi ile hastada ciddi yakınmalar ortaya çıkar. Enflamasyona bağlı olarak ortaya çıkan ağrı tüm hastalar için çok rahatsız edici bir yakınma sebebidir. Günümüzde ağrı verilen ilaçlar ve akupunktur ile başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Ağrı kontrol altına alınsa dahi kaslarda ve eklemlerdeki sertlik ve buna bağlı olarak hareket yeteneğinde artan şekilde kayıplar ortaya çıkmaya başlar ve maalesef yeterli önlemler alınmaz ise ilerleyerek devam eder.

   Başlangıçta kalça ve belde hareketlerde kısıtlanma ortaya çıkar. Bozukluk belden başa doğru ilerler. Göğüste kaburgaların eklem yerlerini de tutarak göğüs hareketlerinde kısıtlama ve hastalığın ilerlemesi ile hareketsizlik hali meydana gelir. Son olarak da boyun omurlarının tutulması ile boyun hareketleri de yapılamaz hale gelir.

   Eklem sertliklerinin önlenilmesi zor olmakla birlikte yeterli önlemler alınır ve hasta düzenli egzersizlerini yaparsa,yavaşlatılır ve daha az sekel ile hasta yaşamına daha konforlu bir şekilde devam eder.

   Akupunktur ile ağrılarda belirgin ve tatminkar azalmalar meydana gelir. Ağrısı geçen veya çok azalan hastanın, verilen egzersizleri yapması çok kolaylaşır. Bundan dolayı sadece rahat bir yaşam için değil, verilen tıbbi egzersizleri yapmak için de hastanın ağrısının olmaması çok önemli bir avantajdır.

   Eklem dışında daha önce de söylediğim gibi göz bozuklukları ve damar bozuklukları hastalığa eşlik edebilir. Hastaların % 10-20’sinde anterior üveit denilen göz hastalığı görülür. Yine hastaların % 2-5’inde aort ( Kalpten çıkan büyük damar ) yetmezliği görülür. Bazen ciddi kalp hastalıkları da tabloya iştirak eder.

   Göğüs kafesinin açılıp kapanmasında meydana gelen kısıtlılık sonucunda,nefes darlığı,balgam çıkarma,öksürük ve akciğerin üst parçasında fibrozis adı verilen hastalık gelişebilir. Bütün bunlar hastanın performansı ve iş temposunda ciddi sıkıntılara yol açar.

   Ayrıca bazı hastalarda kronik hastalıklarda görülen depresyon sorunlarının da ortaya çıkması çok can sıkıcıdır. Burada da devreye Akupunktur girer. Akupunkturla depresyon ve diğer problemleri de ortadan kaldırmak ve tedavi etmek büyük ölçüde mümkündür.

 

HASTALIĞIN MUTEMEL ( OLASI ) SEYRİ

 

   Başlangıçta hiç bir hastanın, sonunda neler ile karşılaşacağını tam olarak tahmin etmek mümkün değildir. Bununla birlikte bazı bulgular bize gelecek ile ilgili ip uçları verebilir. Örneğin erken safhada kalça ve omuzların tutulması ve hareket yeteneklerini yitirmesi mobilizasyon açısından kötü işaretler olarak düşünülebilir. Bazı hastalarda 1-2 sene gibi kısa sürelerde büyük deformiteler ve hareket kısıtlanmaları ve omurgada sertlik ve elastikiyetinde büyük kayıplar ortaya çıkabilir. Bu hastaların normal yaşamlarına ve işlerine devam etmeleri fevkalade zahmetli ve zordur. Teselli olunacak taraf bu tip hastaların genel popülasyon içinde çok az yer işgal etmeleridir. Daha açık bir ifadeyle bu tablo ile nadiren karşılaştığımızı söylemeliyim.

   Genellikle hastalık başladıktan 10-20 sene sonra, eklem sertlikleri ve hareketlerde kısıtlanma,omurgada şekil bozuklukları yerleşik hal alır. İyi bir tedavi ve rehabilitasyonla eklem kısıtlanmaları ve omurgadaki şekil bozuklukları en az seviyeye indirilir. Hatta bazı hastalar çok az hasarla yaşamlarına normal olarak devam ederler.

   İstatistiklere batkımızda,hastaların  4’te 3’ünde büyük bozukluklar meydana gelmez. Hastaların 1/4’ünde ciddi bozukluklar ortaya çıkar ve sürekli tıbbi yardım almak zorunda kalırlar.

 

 

TEDAVİ

 

   Tedavide,tüm hastalar için en önemli öncelik, mutlak şekilde doktorunun verdiği tedavi ve egzersizlere uyması,yaşamını her türlü zararlı alışkanlıklardan arındırması olmalıdır. Tıpta en önemli öncelik, hem hekim hem de hasta için, disiplindir. A.S uzun seneler boyunca ilerleyerek devam eden bir hastalık olduğu için, sadece tanı koymak yetmez. Tedavileri de uzun vadeli planlamak gerekir.

   Tedavideki ana prensipler özetle;

1-Ağrılı enflamatuvar (İltihabi ) oluşumları kontrol ve tedavi etmek,

2-Vücudun esneklik ve hareket açıklığını maksimumda tutmak,mümkün olursa eklem katılığı ve adale spazmını minimize etmek,

3-Uygun olmayan bel,sırt,kalça ve omuz eklemine ait şekil bozukluklarını olabildiğince önlemek.

 

   Herkesin dikkat etmesi gerekli en önemli konu,hastalığın tüm vücudu tutmasıdır. Dolayısıyla ne zaman istirahat edileceği, süresi ve ne şekilde olacağı sadece doktor tarafından düzenlenmeli ve hasta mutlak şekilde söylenilenlere itaat etmelidir.

   Üzülerek söylemek gerekirse hastaların büyük çoğunluğu sadece ağrılarını ön plana alır. Vücutta oluşabilecek deformitelerin farkına bozukluk ortaya çıktıktan sonra varmak sadece pişmanlık duygularımıza hizmet eder. Omurgada ve diğer eklemlerimizde oluşabilecek bozuklukların zamanında yapılacak egzersizler ve uygun pozisyonlama ile en aza indirilerek yaşam kalitemizin arttırılabileceğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

 

   İLAÇ TEDAVİSİ.

Sadece uzman hekim tarafından gerekli ilaçlar verilecektir. Hastalığın seyrine göre en basitinden en komplikesine doğru ilaç kullanımı vardır. Belirli aralıklarla muayene ve tetkikler yapılarak hasta kontrol altında tutulur.

   Dikkat !!!!!!!!!!!!… hiçbir şekilde doktor kontrolü dışında ilaç almayınız. İlaçların yol açacağı hasarları sadece uzman hekimler kontrol altında tutup gerekli önlemleri alırlar.

   Dikkat !!!!!!!!!!!!… ülkemizde ilaç verme yetkisi sadece hekimlere aittir. Bunun aksi davranışlar hayati tehlikelere yol açtığı, gibi cezai müeyyideyi gerektiren ağır bir suçtur.

 

GÜNLÜK YAŞAMDA UYULMASI GEREKLİ KURALLAR

 

   Hastalığın aktivitesi ,günlük yaşamdaki hareketliliğimiz üzerinde önemli rol oynar. Eğer hekim hastanede yatarak tedavi gerekiyor diyorsa mutlaka uyulmalıdır. Hastane dışındaki tedavilerde ise mutlaka verilen programa harfiyen uyulmalı ve egzersizler ile beslenmeye maksimum düzeyde dikkat  edilmelidir.

   Çalışan hastaların,çalışma koşullarını doktorları ve sosyal çalışma uzmanları ile birlikte değerlendirmeleri ve gerekirse iş verenleri ile bu konuyu konuşmaları gerekir. İş yerinde iş veren uygun bulursa, daha hafif ve eklemlere daha az hasar verecek işlerde çalışma konusunda düzenlemeler gidilmelidir. Bazen iş değiştirmek ve daha uygun bir işe girmek gerekebilir.

   Hastalar açısından en büyük sıkıntı, gelecek korkusu ve kendine yetip yetemeyeceği endişesidir. İyi bir tedavi planlaması ile mutlu bir yaşam sürmenin olanaklı olduğunu söyleyebiliriz.

   Hastalara özellikle nasıl oturmaları ve sakatlıktan nasıl korunmaları öğretilmelidir. Hep ayni pozisyonda oturmamalarını ve sık sık egzersiz yapmalarını önermeliyiz. Örneğin,sabah yarım saat öğleden sonra yarım saat sert bir zeminde,yüz üstü pozisyonda yatmak omurgadaki şekil bozukluklarının önlenmesinde büyük yararlar sağlar.

   A.S’li hastaların  uzun müddet ayakta durarak çalışmamaları gerekir. Hasta ev kadını ise ve yemek yapıyorsa,uygun pozisyonda çalışması ve zaman zaman istirahat etmesi uygun olur.

 

HASTALARIN HAREKET VE DURUŞLARINDA ALMALARI GEREKLİ ÖNLEMLER,

  

          Yatak istirahati;

  Zamanımızın üçte birini içinde geçirdiğimiz yatağımıza gerekli özeni göstermediğimizi sizlerle paylaşmak isterim. Özellikle Ankilozan Spondilitli hastalarımızın yataklarının kalitesi ve yataktaki yatış pozisyonları,vücutlarında oluşabilecek kalıcı şekil bozukluklarının önlenilmesinde çok önemlidir.

   Hastalar ağrıları olduğunda,boyunlarının arkasına birkaç tane yastık koyar ve kollarını da yanlardan destekleyerek yatmayı tercih ederler. Bu tür pozisyon,sırt ve boyunda kamburlaşmaya yol açar. Bazen yatak ve altı yumuşak malzemeden yapılmışsa,zemine doğru bombeleşme olur.( resim:  ) Bu durum sırtta bükülmeye sebep olacağından mutlaka,yatağın altında tahta gibi sert ve bükülmeyen bir malzemenin olmasını tercih etmeliyiz.

   Düz ve uygun sertlikte bir yatağın altında eğilip bükülmeye izin vermeyen bir malzeme varsa,hasta vücudunda eğilip bükülme olmayan doğal bir pozisyonda uyur veya dinlenir. Bu durumlarda hastalar ağrı hissederlerse,boyun ve sırtlarını kat kat yastıklarla desteklemek yerine, yatmadan önce uygun bir ağrı kesici almalıdırlar. Böylece oluşması muhtemel şekil bozukluklarının da önüne geçilmiş olur.

   Bazı insanlar yüz üstü poziyonda yatmayı severler. Bu yatış pozisyonu,kalça ve bel için en iyisidir.

 

Doğru ve yanlış yatışı gösteren resimler.

 

          EGZERSİZLER